DR. ECE AYNUR ONUR’UN TÜRKİYE’DE GÜNDEM OLAN PAYLAŞIMLARI | ASKERÎ ANTROPOLOJİ
- Ece Aynur Onur
- 9 Oca
- 4 dakikada okunur

Amerikalıların birçoğunu [yarısını] esarete taşıdıkları disiplin[sizlik]leri, davranışları ve organizasyon[suzluk]ları öldürdü.

Bedenlerinin ve zihinlerinin uğradığı şok karşısında, yalnızca ve yalnızca, kendi içinde birbirine bağlı, sıkı bir liderlik etrafında birleşmiş, müthiş bir iman gücüne sahip, her askerin içsel dayanıklılığa ve askerlerin birbirlerine sorumluluk duyduğu bir grup hayatta kalabilirdi.

İngiliz çavuşlar taş gibi dimdik durdular ve iyi iş çıkardılar. Ortak bir amacı ve birbirlerine bağlılığı olmayan diğer [alt] rütbelerdeki İngilizler, geneli fabrika kasabalarından orduya alınan [işçi kökenli] askerler, daha başarısız oldular.

Ancak tüm esir grupları arasında en iyi iş çıkaran Türkler oldu. Türkler, ortak bir geçmişe ve ortak bir kültüre, asla sarsılmayan bir emir komuta zincirine sahip homojen bir gruplardı. Düşmana karşı bir oldular ve hayatta kaldılar.

Türkler takdire şayan bir toplumdan gelmiyorlardı. Sadece birkaç on yıl önce Mısır’da kölelik alıp satıyorlardı ve Ermenistan’da kıyım yapıyorlardı. Geçmiş yüzyılda Türkler küçük cezalar için bile suçluyu topun ağzına koyup patlatıyor ve daha büyük suçları işleyenleri kazığa oturtuyorlardı – suçlunun konik şeklideki keskin bir kazığa oturtulduğu, ayaklarının yere değmediği, vücut ağırlığının ve her hareketinin onu yavaşça aşağıya ittiği bilhassa berbat bir cezalandırma şekli.

Türkiye'de hiçbir zaman özgürlüğe veya demokrasiye yakın bir şey olmadı. Seçimler yapıldı ancak seçimi kaybedenlerin sonu normalde hapishane oldu.

Türkiye, eski, geri kalmış ve Oryantal hayat tarzını en az Komünist Çinliler kadar yok etmekte kararlı olan Kemal Atatürk'ün ve haleflerinin demir yumruğu ile 20'nci yüzyıla yol aldı.

Atatürk, halkını zor kullanarak Batılılaştırmakta kararlıydı. Müslüman ulemanın gücünü kırdı, eğitimi revize etti, geleneksel fesi ve alfabeyi değiştirdi.

20'nci yüzyılın yarısına geldiğimizde, ülkesinin sancağına hizmet eden Türk askeri geleneklerine halen fanatik şekilde bağlı bir köylüydü; toprağa ve hayatı idameye yakındı, babasından devlete ve orduya kadar tüm hayatı boyunca en sert disipline alışkındı ancak bir barbarın kendisine ve halkına duyabileceği gurur ile yaşardı.

Esir kamplarında üstündeki kıyafetleri ile banyo yapar, Schlichter gibi gayri Müslim bir arkadaşına Kur'an'ını göstereceği zaman kutsal kitabını yedi kat örtü ile sarmıştır, cinsel yolla bulaşan hastalıkların lafı açılsa öfkeden rengi atar.

Fakat Türk askeri kim/ne olduğunun tamamen farkındaydı -- O bir Türk'tü ve Türk olmak, Allah'tan başka ilah olmadığı inancının sorgulanamayacağı gibi, bu hayatta olunabilecek en muhteşem şeydi. Bu tür şeyleri kanıtlamaya ya da tartışmaya gerek yoktu. Bu inançları annesinin sütü ile almıştı ve o zamandan bu yana zihni başka düşüncelerle bulanmamıştı.

Rusların komünist olduğunu biliyordu, Rusların her zaman düşman olduğunu ve olacağını biliyordu. Ruslardan nefret ederdi; komünistlerden nefret ederdi. Bu, tartışmaya açık bir konu değildi.

Toprağa yakındı, zorluk nedir bilirdi; Allah veya Komünist Çinli köpekler ne verirse şikayet etmeden yerdi. Bulduğu yeşil otları nasıl yiyeceğini bilirdi. Kamplarda daha eğitimli Amerikalı askerler onu otları toplar ve yerken şaşkınlıkla izler ve sonra taklit ederdi.

Erkekliği ve muharebe yeteneği ile gurur duyan bir barbardı. Üstünkörü bir şekilde, atalarının Rum İmparatorluğu'ndan bu yana Yakın Doğu'daki orduların bel kemiğini oluşturduğunu, onların soğuk çelikten cesaretinin benzerinin bulunmadığını bilirdi.

Belli belirsiz bir şekilde, barutun çok övülen Osmanlı İmparatorluğu'nu yok ettiğini, ekonomik olarak geri kaldığını bilirdi ancak bu, onun Türklere ve Türklüğe olan inancını azaltmazdı. Gittiği okullar ona Türklüğün üstünlüğünü öğretirken ekonomik argümanlar kullanmazdı.

Otuz yıl süren din karşıtlığından sonra bile Allah'a olan inancı halen çocukça, cahilce ve tamdı.

Buraya, kasıtlı bir şekilde Amerikan Askeri İstihbarat belgelerinde yer alan bilgilere tezat asılsız iddialar sıkıştırılmış. En az 6 yıldır orduda hizmet veriyordu ve 6 yıldan önce çavuş olmayı beklemiyordu. Kamplardaki silah arkadaşlarıyla yıllarca birlikte görev yapmıştı ve yine, Allah ona ömür verirse, aynı silah arkadaşları ile görev yapmayı umut ediyordu. Birbirlerine yabancı gibi ve birbirlerini bir daha asla görmeyeceklermiş gibi davranan Amerikalı esirlere anlam veremiyordu.


Kıdemli silah arkadaşı esir kampında komutayı aldı çünkü üst rütbeliydi. Ne Türkler ne de İngilizler, 5 Numaralı Esir Kampı'nda Çinlilerle arası iyi olan ve çavuş rolü yapan bir onbaşıyı seçimle komutan seçen Amerikalılar gibi davranmadılar.


Kıdemli Türk esir günlük içtima alırdı. Kimin odun keseceği, kimin su taşıyacağı ve kimin hastalara bakacağı belliydi. -- Amerikalı esir astsubaylar, doktorlar ve papazlar askerlere hastaları beslemeleri, bilincini kaybedenleri yıkamaları, odun kesmeleri için yalvardıklarında aldıkları cevap, "Canın cehenneme! Sen benden daha iyi/üstün değilsin!" ["Bana emir veremezsin"] oluyordu.

Çinli muhafızlar itaat etmeyen kıdemli Türk esirleri gruptan ayırsalar dahi bu bir işe yaramıyordu. İkinci kıdemli, üçüncü kıdemli ve hatta yüzüncü kıdemli komutayı devralıyor ve hiçbir şey değişmiyordu [emir komuta zinciri kırılamıyor ve birlik ruhu bozulamıyordu].

Ocak 1951 - Türkler en iyi esaret performansına sahipti.
*** Fotoğrafın çekildiği yer Ölüm Vadisi adı verilen kamp. Kolunda sıhhiye arması olan askerimiz Onbaşı Veli Atasoy. Hemen sağındaki, o tarihte grubun en kıdemlisi Üsteğmen İsmail Oknas. +

Bir Türk Çinlilerle fazla samimi olduğunda kampta divan-ı harp kuruldu ve [ABDli] Çavuş Schlichter izlemeye davet edildi. Kıdemli astsubay hakimlik görevini üstlendi.Davada iddialar sunuldu ve savunmalar yapıldı.Bir Türk,düşmanla yakın ilişki kurduğu için ağır şekilde dövüldü.

Suçlu bulunan Türk'ü savunan arkadaşı da böyle bir haini savunmaya cüret ettiği için dövüldü. Schlicher, "Aynı şeyi bir daha yaparsa ne olur?" diye sordu, aldığı cevap " O zaman onu öldürürüz," oldu.

[Türk toplumu], Batı standartlarına göre takdire değer olmaktan çok uzak, katı bir toplumdu. Rahatsız edici biçimde, Çinlilerin ellerinde esir olan milli gruplar arasında en iyi performansı Türkler sergiledi.

Amerikalılar şunu unutmamalılar ki; barbarlar [yani Türkler] cahil olabilirler ancak her zaman aptal değildirler.

Bu paylaşım, sosyal medya platformu X’te 3 milyon görüntülendi.

Commentaires